Soner AKKUŞ / Sancak ve Kosova Türkleri
  Kosova Türkleri
 


                  KOSOVA TÜRKLERİ

               

   Kosova'daki Türkler, asli olarak Kosova muhitinde, tarihî devirden çağdaş devre kadar yaşayan, bugünse Türkiye’de de büyük bir nüfus oranıyla yaşayan MüslümanTürk grubudur. Kosova Türkleri tabiri, Balkan Türkleri olarak belirtilen Batı Türk kesiminin, özellikle Osmanlı devri idarî taksimatında Kosova Vilayeti arazisinde yaşayagelen Türklerin, bugünkü nüfusunu belirtir.

   Erken Tarih
   Kosova, tarih ve dil delilleri ışığında, bilimsel verilerin belirttiğine göre, Miladın öncesi ve sonrasındaki ilk yıllarda, özellikle 300’lü yıllarda Batı Hunlarının egemenlik devirlerinden itibaren, Türklerin yaşadığı bir bölgedir. MS 5. yüzyılda Hun Türklerinin bilhassa Attila önderliğinde birleşerek oluşturdukları büyük devlet döneminde Balkanlar (Kosova’yı da içine alacak şekilde), Hun Türklerinin geçici ve kalıcı iskânlarına sahne olmuştur.
   5. yüzyıl başlarında Attila’dan önceki Hun önderinin ölümü, Doğu Roma İmparatorluğu’nda (Bizans) sevinç yarattı ve Hunları sindirme girişimlerini arttırdı. Ancak, Bizans idarecileri Batı Hun İmparatorluğu’nun başına geçen Attila’yı henüz pek tanımıyorlardı. 434 yılı baharında Hun sınırlarına gelen Bizans elçilerini Attila, Tuna ile Morava nehrinin birleştiği yerdeki Bizans Margos (bugünkü Dubravica) kalesinin tam karşısında- Tuna’nın kuzey kıyısında- bulunan Konstantia surları önünde, at üzerinde karşıladı ve dinlenmelerine dahi izin vermediği elçilerin biri konsül-general, diğeri seçkin bir diplomat olan temsilcilerine, taleplerini, barış şartları olarak yazdırdı. Konstantia Barışı (veya Margos Barışı) diye anılan bu antlaşmanın başlıca maddelerine göre, Bizans bundan böyle Hunlara bağlı kavimlerle müzakerelere, ittifaklara girişmeyecek, Hunlardan kaçanlara -esir alınmış Bizans tebaası dâhil- sığınma hakkı tanımayacak, Bizans elinde bulunanlar iade edilecek (Grek asıllı olanlar için fidye verilebilecek), ticarî münasebetler yine belirli sınır kasabalarında devam edecek ve Bizans’ın ödemeyi taahhüt ettiği yıllık vergi iki katına (700 libre altın veya 50.400 solidus) çıkarılacaktı. Theodosios II anlaşma hükümlerini aynen kabul etti.
   440’tan itibaren Attila, Bizans’a karşı baskıyı arttırdı. Çünkü Theodosios II, Konstantia antlaşması hükümlerine aykırı davranmaya başlamıştı. Bu aykırılığa başka sebepler de eklenince Attila’nın idaresinde olarak, Margos’un zaptı ile başlayan 1. Balkan Seferi (441-442), Singidunum (Belgrad) ve Naissus (Niş) üzerinden Trakya’ya doğru gelişirken, Batı Roma’nın aracılığı neticesinde hızını kesti. Bu sefer sonunda Tuna boyundaki kaleler Hun idaresine geçmiş, daha geri hatlardaki tahkimat yıktırılmış, Balkanlar’da Hunlara karşı durabilecek mukavemet yuvaları kaldırılmıştı. Bizans’la sonraki yakın süreçte yaşanan yeni anlaşmazlıklar 2. Balkan Seferi’nin açılmasına sebep oldu (447). Attila’nın idaresi altında birkaç noktadan Tuna’yı geçen Hun ordusu, iki koldan ilerleyerek kaleleri, Sardika (Sofya), Philippopolis (Filibe), Markianapolis (Preslav), Arkadiopolis (Lüleburgaz) müstahkem mevki ve şehirlerini zapt ede ede ve Tesalya’da Termopil’e kadar geniş bir daire çizdikten sonra, Bizans başkentini kuşatmak üzere Athyra (Büyük Çekmece)’ya ulaştı. Hunların Tesalya’yı da içine alan geniş Balkan bölgesindeki bu akın ve yayılımları, Kosova bölgesini de içine almaktaydı. İkinci sefer sonucunda Naissus (Niş) Hun pazar şehri hâline gelmişti.
   Bugünkü Macaristan’ın sahasını MS 568 yılında egemenliklerine alıp devlet kuran Türk boyu Avarlar, 582’lerde Singidunum (Belgrad) ve Sirmium (Eszék) gibi mühim Bizans sınır şehir-kalelerini ele geçirmişlerdi. Fetihleri yapan büyük teşkilatçı Bayan Hakan’ın 592 yılında İstanbul’a yürümek maksadı ile Çorlu’ya kadar gelerek Bizans başkentinde korku uyandırdığı tarihte Don Nehri’nden Galia’ya, kuzey İslav bölgelerinden İtalya’ya kadar her taraf Avar askerî faaliyet sahası hâline gelmişti. 8. yüzyıl boyunca gittikçe zayıflayan Avar idaresi, kısa bir süre sonra yerini bir başka Türk boyu Bulgarlara ve çeşitli Slav kabilelerine bıraktı. Avarlar da bu süreçte, Hristiyanlaşıp çeşitli kabileler arasında yaşadılar, birçoğu asimile olup kayboldu. Kosova muhitindeki etnik şekillenmelerde Hunlardan sonra, Avar kitlesi de etkili olmuş oldu.
   Bununla beraber, Kosova ve civarında bugün Yunanistan’da bulunan Navarino (Pylos, aslı Avarino) ve Arnavutluk’ta Antivari şehirlerinin adları da Avarların hatıralarını taşır. Arnavutluk’taki Prostovats altın hazinesi Avarlara ait olduğu gibi, arkeolojik araştırmalar Avar Türk sanatının Germen ve Slav sanatları üzerindeki tesirini ortaya koymuştur.
   Avar devri sonrasında Kosova’yı da etkisi altına alan Türk devri Peçenek ve Uz adlı Türk boylarının yoğunlaşması ile başlar. Peçenekler, 9. yüzyıldan itibaren Karadeniz’in kuzeyinde ve Kuzey Balkanlar’da güçlenmişlerdi. Uzlar 1065’te Bizans ve Bulgar mukavemetini kırarak Tuna’yı geçtiler ve Peçeneklerin arkasından, Trakya ve Makedonya’yı yağmaladılar, Selanik’e, hatta Peloponezos’a kadar ilerlediler. Peçenekler, daha sonraki yakın devirde Kıpçak Türklerinin (Kumanlar) bölgede güçlenmeleriyle, etkinliklerini kaybetmişlerdir. Siyasî tarihleri sona eren Peçeneklerden arda kalanlar dağıldılar. Macaristan’a gidenler Peşte çevresinde ve Fertö vilayetinde yerleştirildiler. Bir kısmı da Uzlar ve Kumanlarla karıştı. Balkanlar’da kalanlar daha ziyade Vardar nehri boyuna iskân edilmişlerdi. Ardı sıra Kosova bölgesinde ve civarında Kumanların etki devri sürer. Bugün Kosova sınırlarının hemen güneydoğusunda yer alan, eskiden Kosova Vilayeti içinde bulunan Kumanova (Makedonya) şehrinin isminde, Kumanlar devrinde kalan hatıraların en başında gelenlerindendir.
   Kosova’da, Gora bölgesindeki birkaç kaya üzerinde, kazınmış hâlde yazılar bulunmuştur. Yapılan araştırmalar neticesinde bulunan bu kaya yazılarının, bilim camiasınca Göktürk Alfabesi olarak bilinen eski Türk alfabesi işaretlerine uygunluğu tespit edilmiştir. Bu bulgu, Kosova bölgesi Türk tarihi açısından büyük önem arz etmektedir. Bu yazıyı Hunların da kullanmış olduğuna dair dil bilimsel görüşlerden hareketle, söz konusu kaya yazılarının Hun devri etkisinin örneklerinden olduğu düşünülmektedir.
   Osmanlı Dönemi'ne Doğru Türkler 

   Osmanlı İmparatorluğu idaresinin Balkanlar’da kurulmaya başlandığı XIV. yüzyıldan önce bölgede diğer halklarla beraber yaşayan Türk boyları, kendi dilleri ile varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bir Türk boyu olan Kutrigurların VII. yüzyılda kurmuş oldukları Bulgar Hanlığı özellikle anımsanmalıdır. Bulgarların Dobruca’da bıraktıkları kitabelerde, hükümdar “han” unvanı ile anılır ve On İki Hayvanlı Türk Takvimi kullanılır. Ünlü tarihçi Halil İnalcık, Osmanlı Türkleri Balkanlar’a girmeden önce, XII.-XIV. yüzyıllarda Kıpçak/Kumanların bölgedeki üstün tarihî rolünün yeterince vurgulanmadığını belirtmiştir. Özellikle, Dobruca'dan Akkerman’a kadar olan bölgede yerleşmiş ve Hristiyan dinine geçmiş olan Kıpçak/Kumanlar, çeşitli hanedanlar kurmuşlardır. Bunlardan bir grup, XIV. yüzyıl ikinci yarısında Dobruca-
Varna bölgesinde, merkezi Kaliakra olan bir beylik kurmuştur.
   Osmanlı Döneminde Türkler
   Kosova’daki bu Türk etki dalgaları, 11. yüzyıldan itibaren, Selçuklu devri Müslüman Türk akınları ve nihayetinde de Osmanlı İmparatorluğu’nun Kosova’yı hükmü altına almasıyla bambaşka bir boyut kazanır. 28 Haziran1389 tarihindeki I. Kosova Savaşı, bölgenin fethini sağlamış, Kosova’nın Türklüğü ve Müslümanlığında günümüze dek süren etkiyi yaratmıştır. Artık, Kosova’daki Türklük, kökleşmiş ve sistematize olmuştu.
   Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki egemenliğinin bitirildiği yılda, 1913Londra Konferansı sırasında Kosova nüfusunun % 40-45 oranı Türklerden oluşmuştur ve Türkçe bu dönemde egemen dildir. Yine 1913 yılına kadar Kosova’daki Türk aileleri, bölgenin % 55’ine yaygın bir durumda olmuşlardır.


         Bugünkü Türk Toplulukları

 

 

   Boy Bakımından

   Kosovalı Türklerin nüfus sayılarına dair çok çeşitli, olumlu, olumsuz, objektif, sübjektif veriler vardır. Verilerin geneli Türklerinin Kosova’daki sayılarını az gösterir niteliktedir. Buna çeşitli siyasî etkenler sebeptir. Bazı bakış açılarının bu rakamı az göstermesinin sebebi, Türklerinin, en son Balkan Savaşı ile Türkiye’ye göç etmiş olduğundan hareket edip artık Kosova’da bir Türk varlığını olsa olsa basit bir azınlık şeklinde değerlendiren bir algıdır. Bir diğer veri çeşidinde Türklerinin 15.000 civarında zikredilmesinin sebebi, “Kosova’da Türk yoktur, bu Türkçe konuşan kesim, Türkçe konuşan Arnavutlardır” siyasi yaklaşımından ötürüdür. Bunlara benzer yaklaşım ve araştırma yöntemlerinin verdiği olumsuz veya eksik sonuçlar, Türklüğünün rakam olarak nüfusunu ve etkililik olarak nüfuzunu vermekten uzaktırlar.

   Rakamların az verilmesinde bir diğer etken de Kosovalı Türklerin tamamının, Kosovalı Arnavutların ise büyük bir kısmının Müslüman olmasıdır. Müslümanlık kimliği altında evlenme Türklerin bir kısmında, kültürel çevre, iş kaygısı, gelecek endişesi vb. sebeplerle kendi millî benliklerinden feragat etme durumu doğurabilmiştir. Bu şekil bir asimilasyon özellikle Osmanlı idaresinin Kosova’da ortadan kalkmasıyla hız kazanmış, dönemlere bağlı olarak bazen daha da artmış, bazen normal seyrinde devam etmiştir. Bu mantığın göstergesi olarak, Yugoslavya döneminde yapılan sayımlarda Türk nüfusu ve Arnavut nüfusu oranlarının sayımdan sayıma ilerleme veya gerileme şeklinde gitmesi verilebilir.

   Yugoslavya döneminde yapılan nüfus sayımlarına göre Türklerin sayısı sürekli 12.500 olarak gösterilmiştir. Bu durum, devlet politikasının neticesidir.

   1998 yılında başlayan NATO Kosova Operasyonu’ndan sonra Birleşmiş Milletler denetiminde, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından yapılan nüfus kayıtlarında Kosova vatandaşlarının millî mensubiyetinden ziyade konuştukları dil merkezli bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırma verilerine göre, Kosova’da yaklaşık 250.000 kişi Türkçe konuşmaktadır.

   Kosova’da Türk partilerinin (Kosova Demokratik Türk Partisi ve Kosova Türk Birliği) son seçimlerde 10.000 dolayında oy aldığı göz önünde bulundurulduğunda (fertten aile mensuplarına ve oy kullanmayanlara kadar değerlendirilerek) bu sayının en düşük ortalamayla 30 - 35 bin arasında değiştiği tahmin edilebilir. Yine, Kosova’daki Türk Sivil Toplum Örgütlerinin, KDTP’nin ve basın yayın kuruluşlarının kayıtlarına göre bu sayının 50.000-80.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca, siyasi tercihlerinde çeşitli sebeplerden dolayı Kosova Demokratik Türk Partisi’ne oy vermeyen Türkleri ve kültürel, hayatî sebeplerle Türk zümresiyle irtibatı zayıflayan, asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kalan Kosovalı Türkleri de hesaba katmak gerekir. 1999 yılına kadar resmî dil olarak kabul edilen Türkçe, 1999 yılından sonra BMönderliğindeki uluslararası güç tarafından resmiyetten kaldırılmıştır. Bu durum da Türk toplulukların nüfus ve nüfuz olarak zayıflaması sonucunu doğurabilecek bir potansiyel taşımaktadır. Bu durumun olumsuz etkisi, 1999 yılından günümüze kadar görülmüştür.

 

 
  Bugün 3897 ziyaretçi (6145 klik) kişi burdaydı! © Göçürülemez. İstanbul, 2010-2011. Soner AKKUŞ.  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol